him-loader
Paylaş:

for English please scroll down

Bir Ortak Yaşam Modeli 

Herkes İçin Mimarlık Derneği olarak Sivil Toplum Değişim Programı partnerlerimiz Kultur im Turm (Kitev) ve Netzwerk ImMigra ile 23-24 Şubat tarihlerinde İtalya’nın güneyindeki Reggio Calabria bölgesinde bulunan “göçmen kasabası” Riace’yi ziyaret ettik. 1972 yılında Riace sahilinde keşfedilen iki adet bronz Antik Yunan heykeliyle ve sahil turizmiyle tanınan kasaba, zamanla ekonomik kriz ve işsizlik sebebiyle dışarıya göç vermeye başlamış. 1998 yılında Türkiye’den gemiyle yola çıkan yaklaşık 200 Kürt mülteci ise nüfusu oldukça azalmış olan kasabanın ilk misafirleri olmuşlar. Zamanla daha iyi olanakların bulunduğu Kuzey Avrupa ülkelerine göç eden ilk mültecilerden halen kasabada yaşayan tek kişi, bizi çok sıcak bir şekilde karşılayan, Bayram Abi. Türkiye’nin birçok ilinde ve İstanbul’da bir baraj dahil çok sayıda inşaatta çalışmış olan Bayram Abi’nin anlattığına göre, 1998 yılında boş ve perişan bir halde olan kasaba, eski kimya öğretmeni Domenico Lucano’nun “Citta Futura” derneğini kurması ve daha sonra 2004 yılında belediye başkanı seçilmesiyle birlikte değişmeye başlamış. 2010 yılında Wim Wenders’ın “il Volo” adlı kısa belgeseli burada çekmesiyle kasabanın ünü yayılmaya başlamış ve 2016 yılında Domenico Lucano, ABD merkezli Fortune dergisinin “en etkili 50 dünya lideri” listesine giren tek İtalyan olmuş.

“Citta Futura”nın hikayesi bizi de bu kasabaya çekti. Avrupa’da mültecilere kucak açan bu küçük yerleşim birimini yaşayanlarından dinlemek istedik. Riace’ye vardığımızda ilk olarak otostop yapan ve eli kolu çocuk bezi ve maması dolu Oboma’ya rastladık. Sahilden kasaba merkezine beraber çıkarken sohbet etme şansı bulduk ve Nijerya’dan Torino’ya gelişini ve İtalya devleti tarafından Riace’ye gönderilme hikayesini dinledik. Avrupa genelinde mültecilerin geri gönderilmeleri söz konusu değilse aile yapısı ve kişiye bağlı değişen sürelerle (genellikle 6 ay-2 yıl) belirli bölgelere yerleştiriliyorlar. Oboma ve ailesi iki yıldır burada yaşıyor ve burayı seviyordu ancak çalışacak bir iş bulamamıştı. Onlara tanınan 2 yıllık süre dolduğunda iş bulabileceği bir yere gitmeyi umuyordu.

Merkeze ulaştığımızda sakin, dar, kemerli sokaklarla ve alçak, taş yapılardan oluşan bir dokuyla karşılaştık. Bir yanı vadi olan bu kasabada kış mevsiminde kalınacak bir yer olmadığını, önceden yer ayırtıldığı takdirde proje kapsamına giren bazı evlerin turistlerin kalması için düzenlendiğini öğrendik. Yerel ürünlerin satıldığı bir bakkala girdiğimizde rafta belediye başkan yardımcısı Giuseppe Gervasi’nin kitaplarını gördük. Bize peynir kesen bakkal da Giuseppe’nin annesi oluyordu. Kasabanın bugününü anlatırken bizi yanı başındaki genellikle kadınların işlettiği dükkanlara yönlendirdi.

Bu dükkanlar aynı zamanda bir atölye gibi işliyor ve satılan ürünler burada üretiliyor. Bir dükkanda Pakistanlı bir mültecinin kendi yöresel işleri görülebilirken, bir diğerinde Riace’nin eski kumaş tekniği ile dokunmuş ürünler bulunuyor. Riace’nin kumaşları oldukça zahmetli süreçlerden geçirilen doğal bitki liflerinden eğrilen ipliklerle el tezgahlarında dokunuyor ve kök boyalarla renklendiriliyor. Angela, büyük annesinden öğrendiği teknikleri yanında çalışan mülteci kadınlara aktarıyor. Bir diğer örnekte ise bir mülteci, İtalyan iş arkadaşına kendi tekniğini gösteriyor. Cam, seramik, tekstil, ahşap gibi atölyeleri kapsayan bu dükkanlar “Citta Futura” projesi kapsamında Avrupa Birliği’nden fonlanıyor. Çalışanları ne ürettikleri ve sattıklarına bakılmaksızın sabit ücretler alıyorlar ve yeni becerileri birbirlerinden öğrenmelerine vesile oluyor.

Kasabada boş evlerin bir kısmı tamir edilerek gelen mültecilere açılmış; gelen çocuklarla beraber gençleşen nüfus dolayısıyla okul yeniden eğitime başlamış. Bugün nüfusu 1700’e ulaşan kasabada Pakistan, Afganistan,Togo, Eritrea, Nijerya, Somali, Gana gibi çok sayıda ülkeden gelen yaklaşık 500 mülteci yaşamakta. Mülteci başına günlük 20-30€ olarak İtalya devleti üzerinden belediyeye aktarılan Avrupa Birliği kaynaklı fon, mültecilerin günlük ihtiyaçları, kira bedelleri, tamirat, fatura gibi harcamaları için kullanılıyor. Projenin ve kasabanın istihdam kapasitesi çok fazla olmasa da bu kaynak dolayısıyla İtalya devletinin zorunlu kıldığı sürede mülteciler burada belli bir yaşam standardına sahipler. Bu belirli süre dolduğunda ödenek kesildiği için genellikle daha büyük şehirlere göç ediliyor. Projenin bir sonraki hedefi isteyenlerin kalabileceği bir ekonomik düzene erişmek. Bunun için tarım ve hayvancılığı geliştirecek adımlar belediye tarafından atılmaya başlanmış. Kasabanın yanı başındaki vadide şimdilik sadece eşeklerin ve kümes hayvanlarının barındığı kulübeler inşa edilmiş ve ilerleyen zamanlarda süt, bal gibi ürünlerin de proje kapsamında satılması planlanıyor.

Çeşitli sebeplerle ülkelerinden ayrılmak zorunda kalanlara kucak açan Riace’nin bu modeli, aynı zamanda kasabanın ekonomik sebeplerle gittikçe azalan nüfusuna da destek oluyor. Proje kapsamında kullanılan fonun bir kısmı kira gibi giderlerle kasaba ekonomisine katkı sağlarken, günlük ihtiyaçlar için ayrılan kaynağın da buradaki dükkanlarda harcanması için proje kendi para birimi “bonus”u üretmiş.

1978 yılında mafya tarafından öldürülen siyasi aktivist Giuseppe Impastato’yu gösteren 50€ değerindeki Bonus para. Ön yüzünde “Bizimle birlikte yaşa ve mücadele et”, “Irkçılığa Hayır” sloganları yer alıyor. Diğer paraların üzerinde yer alan ünlüler: Gandhi, Che Guevara ve Martin Luther King.

Ne var ki antikapitalist bir ütopya olma niyetiyle başlayan proje, mafya ve devlet tarafından gelen engellerle karşılaşmaya başlamış. Bugün, mülteci karşıtı sağ siyasetin yükselişte olduğu İtalya’da, belediye başkanı yoğun bir baskı altında. Yakın zamanda kasabaya yakın bir bölgedeki Roman kampı yakılmış ve başka bir köyde bir mülteci vurularak öldürülmüş. Kendi kendine yetme niyeti olan Riace bir süreliğine görünürlüğünü azaltırken AB fonu dışında kaynaklar oluşturmaya çalışıyor. Böylece devlet üzerinden aktarılan fonun kasabaya iletim süresindeki aksaklıklar gibi buradaki yaşantıyı sekteye uğratacak muhtemel engellemelerin, bir nevi dış bağlantıların etkisinin azaltılması hedefleniyor.


Hikayenin bir başka anlatımını ise uzun zamandır Riace’de yaşayan Romanya doğumlu bir işletmeciden dinledik. Bu sohbet, projeyi olumlayan benzer anlatıların yanı sıra kendi para birimleri olan Bonus’u Euro’ya çevirmek için uzun süre beklemeleri gerektiği, yabancıların temel ihtiyaçlar için verilen paralarla araba satın aldıkları ve aileden biri gibi gördükleri belediye başkanının çevresinde yer alan kötü niyetli bazı insanların maddi yardımları kendi çıkarları için kullandıkları gibi farklı anlatılar da içeriyordu.

Bayram Abi’nin deyişiyle “zaman zaman arabasına benzin alacak parası olmayan” Domenico Lucano, aynı anda mafyayla, bakanlıkla ve dedikodularla mücadele ederek bu ütopik projeyi korumaya çalışıyor. Peki Riace modelini Türkiye’de uygulamak mümkün olabilir mi?

*Erdem Üngür, Merve Gül Özokcu

Kaynakça:

http://dresdner-friedenspreis.de/domenico-lucano/?lang=en

http://www.repubblica.it/cronaca/2016/03/30/news/il_sindaco_calabrese_tra_i_potenti_della_terra-136548526

https://tr.khanacademy.org/humanities/ancient-art-civilizations/greek-art/early-classical/a/riace-warriors

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/04/160402_gocmen_kasabasi_pinar

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/398855

https://www.mymovies.it/film/2010/ilvolo/news/ilprimo3ditalianodirettodawenders

http://reportage.corriere.it/senza-categoria/2015/a-riace-laccoglienza-ai-migranti-e-di-casa-2

http://www.vita.it/it/article/2017/08/29/il-modello-di-accoglienza-di-riace-e-a-rischio-salviamolo/144338

https://www.riacecittafutura.org/progetto/raccolta-differenziata-con-gli-asini

A Common Life Model

We visited the Italian town Riace, a “migrant town” in Reggio Calabria in the southern part of Italy, with our Civil Society Exchange Program partners Kultur im Turm (Kitev) and Netzwerk ImMigra on 23-24 February 2018. Riace was known for its coastal tourism and two bronze Ancient Greek sculptures discovered on the coast in 1972. However, its native residents began to migrate over time due to the economic crisis and unemployment. Starting out in 1998, with a ship full of 200 Kurdish refugees coming from Turkey, the depopulated town started to host its new guests from all around the world.  In 1999 Domenico Lucano, back then a chemistry teacher, founded the organization “Citta Futura” to realize his idea of rebuilding this village and living there together. In 2004, Lucano became Riace’s major for the first time. In 2010, the town’s reputation began to spread with Wim Wenders’ short documentary “il Volo”, and in 2016 Domenico Lucano became the only Italian to be on the list of “the 50 most influential world leaders” of US-based Fortune magazine.

When we arrived to the Riace cost with our car, we first met Obomo who was hitchhiking, his arms full of diapers and baby food, in order to reach the town on the hill. Obomo was coming from Nigeria and the Italian government had transfered him from Torino to Riace. Together with his family he was living there since two years but he couldn’t find a job. Since he has completed the obligatory residence period, he was planning to move somewhere else to find a job.

The town center upon the hills had a typical Italian pattern with beautiful stone houses and arched narrow streets. We visited workshops such as glass, ceramics, textiles and wood, which were funded by the European Union under the project “Citta Futura”. In one shop there was a Pakistani refugee’s own local work, while another has items woven with Riace’s old fabric technique. While in some workshops native residents teach immigrants local crafts, in others refugees produce their own local arts and crafts. Employees receive fixed fees regardless of what they produce and sell.

Some of the empty houses in the town were repaired and opened to the refugees; the school has begun to re-education due to the growing population. Today, the population of 1,700 consist of nearly 500 refugees from many countries, including Pakistan, Afghanistan, Togo, Eritrea, Nigeria, Somalia and Ghana. The European Union fund, which is transferred to the municipality via the Italian government (20-30 € per refugee per day) is used for the daily needs of refugees like rentals, repairs, invoices and other expenses. However this system is valid for a specific time period. When this period expires, payments are usually cut off and people migrate to larger cities. The next goal of the project is to develop an economic scheme where people are not forced to leave the town. For this, the steps to develop agriculture and animal husbandry have been token by the municipality. At the same time, small barns are built for donkeys and poultry. Milk and honey products are also planned to be sold in the project.

This model of Riace, which embraces those who have to leave their countries for various reasons, also supports the decreasing native population of the town. Some of the funds used in the project contributed to the town’s economy with expenses such as rent, and the project produced its own currency “bonus” in order to spend the resources allocated for daily needs in the local shops.

However, the project, which started with the intention of becoming an anti-capitalist utopia, has begun to encounter obstacles coming from the mafia and the state. Today in Italy, where anti-refugee right politics is on the rise, the mayor is under intense pressure. Recently, a Roman camp near a town was burned and a refugee was shot and killed in another village. Therefore, Riace is trying to create resources outside of EU funding, while reducing her visibility for a while. Domenico Lucano is trying to protect this utopian project by fighting with mafia, ministry and rumors.

Although socio-economic and legal/political structures of Turkey and Italy are quite different from eachother, Riace is an important model for international solidarity and peace. Maybe it’s also possible to apply the Riace model in Turkey?